Odaya girdi. Elleri arkasında bağlı odayı inceledi. “Bunlar mı oyuncakların?” dedi. “Evet, buradaki oyuncaklarla istediğin gibi oynayabiliriz.” dedim. Biraz daha inceledi. Silahlardan birini eline alıp inceledi. Silahın namlusuyla tüm odayı taradı. Oyuncak bebeklerin olduğu evcilik köşesinde bir bebeğin üzerinde tuttu biraz sonra hızlı bir hareketle döndü ve tetiği çekti. “Tak, öldün şimdi…” Oturduğum yerde kollarım, kafam yana düştü. Gördüğü görüntü ve gücü onu korkutmuş olacak ki. “Yok, şaka bu. Bak bir şey yapmıyor ki…” diyerek silaha kendine doğrulttu ve bir el de kendine ateş etti. “O kadar güçlü olmak seni korkuttu.” dedim. Kafasını salladı ama cevap vermedi.
Tüm psikoterapi seanslarında ama özellikle oyun seanslarında Bion’un Tereddütlü Düşünceler kitabında ele aldığı “düşüneni olmayan düşünceler” kavramını düşünürüm. Danışan düşüneni olmayan düşüncelerini terapiye getirdikçe terapistin onları tutma kapasitesi doğrultusunda bu düşünceler duyulur düşünülür olur.
Çocuğun kazanmak istediği gücü elde edince de bu gücünden korkması ve bu kontrolsüz gücün ona verdiği zararı anlattığı bu oyunda şimdiye kadar ev içinde yaşadığı korkular düşülünür oldu. Kendi gücünden ölen çocuk, sınırlayanı olmayan çocuk, anne babasının güçsüzlüğünden öyle korkan ve kendi gücüyle onlara yeni sınırlar koymuş sonra da bu sınırlarda kaybolmuş çocuk… Hepsi artık oyuna gelebilir, düşünülebilinir.